25 Eylül 2010 Cumartesi

Atatürk Öldü, Dil Katliamı Başladı.


Tüm Ulusumuzun Dil Bayramı Kutlu Olsun. “Onbirinci asırda Çin’de bir şarlatan, belkemiğindeki her aksaklık ve bozukluğu düzeltebileceğini iddia ediyordu. “Sırtınız, ister bir yay gibi olsun, ister bir karides gibi veya ister bir yüzük gibi olsun, bana gelin, derhal düzelteyim,” diyordu. Bir kambur, adamın dediklerine sorup soruşturmadan inandı. Şarlatan “düzeltici,” kamburu, bir tahta üzerine yüzüstü yatırdı; sırtına da adamın kamburuna bir kılıf gibi uyan bir tahta koydu. Ve başladı üzerinde zıplamaya…


Kamburun sırtı düzelmişti ama adam da ölmüştü! Kamburun oğlu, bu şarlatan “düzeltici”yi dava etmek istediyse de, şarlatanın cevabı şu oldu: “Benim vazifem, onun kamburunu düzeltmekti; yaşayıp yaşamayacağı beni düşündüremezdi.” Atatürk’ün ölümünden sonra, Türkçenin nasıl boğazlandığı üzerinde duracak bir yazı için bu Çin hikâyesinden daha yerinde bir giriş düşünemedim.
Türkçe’nin ifade gücü kayboluyor diye feryat edenlere, Türkçeyi gasp eden bu insanlar, buldukları beş-on kelimeyi göstererek, “bakın bu öz Türkçe sözcükleri artık sizde kullanıyorsunuz.” Diye sureti haktan görünmek istiyorlardı.
Kelime katliamı, “Türkçe’nin yeni tarifi ile başlatıldı
Atatürk’ün, Güneş-Dil Teorisi ile özleştirmecilikten vazgeçmesi, temiz ve güzel Türkçe’ye gönül verenleri sevindirmiş, güçlendirmişti. Ne var ki, onların bu sevinç ve mutluluğu uzun sürmeyecekti. Çünkü Atatürk’ün ölümünden çok kısa bir müddet sonra, Türkçe’nin başına neler geleceğinin belirtileri görünmeye başlanmıştı. Aralarında gerçek dilcilerin bulunmadığı, bir sürü kelin ve körün “dilci” olarak kabul edildiği bu Kurum’da toplananlar, Türk diline, istedikleri gibi tasarruf edeceklerini gösteriyorlardı. Onların, özleştirmeyi nasıl yürüteceklerini, Türk Dil Kurumu’nun senelerce genel yazmanlığını yapan Ömer Asım Aksoy şöyle anlatıyordu;
“…dil, doğal ve toplumsal bütün olaylar gibi müdahale kabul eder… Kırk yıldan beri dilimizde görülen gelişme, bu müdahalenin etkisiyle olmamış mıdır?”…

Efendim, Türk dilini, babalarından kalan bir çiftlik gibi kendi tasarruflarına geçiren bu insanlar, birazdan göreceğiniz gibi, en küçük bir tenkide yeltenmek cüretini gösterenlere hemen kapıyı işaret ediyorlardı. Haşim Nihat Er-bil, aynı kitabında diyor ki:
Dil Kurumu, dil hakkındaki düşüncelerinin doğruluğundan o kadar emindi ki, 1942 Kurultay’ını açarken, Kurultay’da kimlerin gelip neler söyleyeceğini önceden tasarlanmıştı… Kurum, önceden seçtiği bazı yazıcıları ve profesörleri Kurultay’a soktu ve kurultayın kapısını bunlardan başkasına kapadı… Türk dili münakaşa edilen bir yerin kapısı, bütün Türklere açık olsaydı, dilin ne olduğunu bilenler, Kurultay’a gidip Dil Kurumu’nun ve ona uyan birkaç profesörün dilden hiçbir şey anlamadıklarını bağırarak onlara söyleyecekti!”*

Tarih, Dil Kurumumuz üzerinde ne kadar tekerrür eder bilemem ama bu gün, biz blog yazarları olarak, tarihten ve bu yazılanlardan ders çıkarmalıyız. Daha fazla entelektüel görüneceğiz diye, Türkçemizde olmayan kelimeleri varmış gibi yazarak, Türkçemizi daha fazla kat etmeyelim! Bazı arkadaşlarımız blogların da “Türk Dili” üzerine güzel yazılar yazmakta ve bizlerle paylaşmaktalar. Onlara gösterdikleri duyarlılık için şahsım ve Türkiye Türkçe'si adına teşekkür ederim. Bizler, burada her ne kadar hobi olarak, önemli veya önemsiz bir şeyler yazıyorsak bile Türkçe'mize gerekli özeni göstermek zorundayız.


Sonuç itibari ile ATATÜRK öldükten sonra Türkçe’mize yeni kelimeler ilave edildiği gibi (!) dikkatsizlik ve bulunduğu ortamı ciddiye almamanın sonucunda, aşağıda ki, anlamsız kelimelerden oluşan bir kirlilik oluşmuş ve oluşmaya da devam edecektir! Ben şahsen, bir Demirci Ustası olarak, kendisini 20 dalda Oskar ödülü almış bir sinema oyuncusu gibi takdim edenler (!) yazdıklarına daha fazla dikkat etmeli, Türkçemize ve Ulusumuza, ayrıca Yazdığı blog yapısına, hak ettiği saygıyı göstermeli diye düşünüyorum.


Kendini olduğundan çok farklı gösteren ve zaman zaman başkalarının profilini eleştirenlerin, yaptıkları bu yazı hataları yüzünden ulusumuz adına üzülüyorum!


Türkçemiz hiçbir bireyin babasının malı değildir. Herkes bildiği kadarından fazlasını öğrenmek zorunda olmalı. Yazdıklarımız Vatanımızı, insanımızı ne kadar önemsediğimizi gösterir.


Size 6000 MB yazarı içinden sadece bir kişinin (2,5 - 3 senedir aramızda) yaptığı hatalardan örnekler vermek istiyorum. İnsan kendi egosu yüzünden Türk Dilini bu kadar kat etmemeli!


(Orijinal hali ile Karizmatik sözler)

“—Aydın veya Entellektüel Kariyer değilse o zaman her kalıba girebileb civa gibidir. Ben bir konuda düşündüklerini tutarlı bir savla kağıda dökemeyeni ciddiye almıyorum ve birinin tüm yazdıklarının tutarlı olacağını düşünmediğimden yazı başına algılıyorum ki; bazen çok tutarlı yazan bazen saçmalayabiliyor, güzelliklerle gönül hoşluğuyla...”

“DOĞRU MU? DOĞRU YERDE OLMAK MI?” -Öğrendiklerim ve deneyimlerim; doğrunun filozofik, doğru pozsiyonunda popülist realist bir durum olduğunu öğrettiyse de, ikinciyi beceremediğim için özgürlüğü seviyorum...
“Kendimize olan sevgi ve saygımız”

—SEVGİ VE SAYGI: İlkel toplumdan beri temelde yaş farkıyla yrıştırılmış sonra mevkiyle ve pozsiyonunda bence de sevgi ve saygı; niteliksel birikimsel ve topluma katkıyla ayrıştırılmalı, selamlar

—UNUTURUM: başlıklı blogumu hatırlattınız, milyonlarca okuyan olmasa yüzlerce yazar olmaz... yazarı yazar yapan okuyucunun düzeyidir. İhtiyacım kadar okumaktan, yazabildiğim kadar yazmak yanayım...güzelliklerle...

—BLOG ve BLOGTA KATEGORİ: Blok yazarı olmak diye bir sınav olmadığına göre yazmayı beceriyorum diyen herkes olabilir. Blog çokça kategorisi olan bir ortam ancak aktüel kategoriler herkesin buluştuğu ortam ve bence kenidini tanımak ve yenilenmek için çok önemli bir fırsat...

—Bilinçaltını gizlerini ifşa etmeyi kabul eden bir arkadaşımla deşarj seansları yapmıştık ve beşincisinden sonrasını dinlemek istememiştim. Çünkü bilinen o ile anlattığı o farklıydı, bilinen o anlattığı o ya giydirilmişti. Sonra sansürsüz 21 kısa günlükler tuttu birlikte okuduğumuzda 3 gün üst üste aynı olmadığını gördük ve bence insanın en gizemli kavramının bizzzat BEN i olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendini dışarıdan seyredemiyor düşünsel ve davranışsal değişimlerini izleyemiyor yorumlayamıyor. Hayatta başarılı ve doygun olmanın en temelininde OBJEKTİF BENİ tanımlayabilmek olduğunu düşünüyorum, Bu yazıyı kendim için yazmadığımı BEN olgusunu hakimiyet duygusuna dönüştürebileceğini zannedenlere yönelik yazdığımı belirtirim, benim kapris bunalım gibi kavramlarla yazmam ve davranmam mümkün değildir.

(Ve yukarıda ki sözlerin sahibine ait katledilmiş kelimeler!)

Oalrak- yrıştırılmış – mevkiyle – tesr – geçmilşim – eskik – kusuratlı – olark – elbiesler – Kollej – diyiyorum – açıdanda – çöüzmsüz – banada – olamyacağı – başalayıp – becerbilenlere – sovunu – yalaın – pazrlasa – istyorum – Ksımetse – tahhakkümü – yönetemlerin – Hristiyan - anlayabilceğini - Mülüman mezarlığı – yazamktan - gönğül hoşluğuyla - zara - teşekkür ediy – anarştin - anarşistide – koly – yoprumlanması – yiyincede – MLOGTA – denemeyeciğini –gencede - editöryaya teşekküler – Oğluda - akllı - yapalımı – demofrme - yüzyüze - Gönül hoşluğuyal – olcağaı – yüzyüzlülük - tanınmş – öğretmlerim - diyiyorum ki - devletinemi dönüşktükte – güzleliklerle – Sonuda – lutfunda – dedmiştim – güzelikler – Şefaflık – sunsalarda - düşüncelrinden – Alalh – demograsinin – ogunluk – oluşmuna – kitabıda - gib) – iBirincisi – toyekün - ağacç – terciht – geçiçi – yerdeben – güzlelikler – güzlelikler : (ısrarla aynı kelime kullanılıyor) – anadoluyu – olmamsına – yaradınlanlar - yaradanın – varedecek – varsaydığmızda - yapamasamda – makenizmasını – olanmantığımla – gödüm – yönetemleri – dileiğyle – teşekkrüler- “Artısı ve eksisiyle yorumunuza teşekkrüler” (ısrarla aynı hata!) – etkeninizide – gmzlüyorum – gerkmez - katmamk içino - kitapp eksper – çrçeve – bizzzat – temelininde – sevgielir – serleştim – fiansman – içeriğ – yapılanınamacı – piskolojiye - Uzmamalıydı ve nahoş olmamlıydı - Antlaya'da – YAZDIKLRINIZ - TEMEK ŞART - karmsarlıklarının – herçşey – olmultu – sesszide – dilğiyle - selmalar sevgiler – psikolijinizle - desetek – beylerede - YAzın - finasmanı – akedemisyenin – kestitremez – gelien - koktely - topyekün - modelide – şöförü – karöaşa – karğaşa – hissetiğiniz - göül hoşluğudur – kollektif - gerkiyor - kenidini - ciidiye - kalmmayım - TARTIŞAMK – sonuda – tartışam – sinerjik – hoşnutum – edeyimin – tartışam – karılamyacağım - düene kavulturulsa – kardar - güzleliklerle... Israrla aynı! – diriltmesiyel – poizsyonu – yine aynı hata! poizsyonu – yine aynı :)) güzleliklerle – devame - taşımızşınız – oratma – sizinkisi – sürekli :)) güzlliklerle – benizyor – Çatlayacağım yahu yine aynı hata:)) – güzlelikler - çobasını - azalizi – şekllendirildiği – başaına – Beöyle -


&&&


İnsan etrafındaki, dost yazar ve edebiyatçı kimlikleri örnek almalı, onların yazdıklarından kendine ders çıkarmasını bilmeli... Tren ve bilumum mahluklar geldi aklıma...ne kadar komik değil mi:))

&&&

"Türkçe Bilen Aranıyor" demiştin ya hocam? Biz, şimdi o bozulan Türkçe'mizi tercüme edecek insanları "arar" olmaya gidiyoruz! Yolun sonun da maalesef bu görünüyor...

Rahmetli Nejat Muallimoğlu hocanın aziz ruhuna...
Saygı duyuyorum hocam…

"Zamanında yayınlanmayan yazı yazı değildir; bu süreç günün önem ve emniyetine verilen değeri gösterir!"

M.Talip Girgin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder