15 Eylül 2010 Çarşamba

Yorumlaşmak ve Uzlaşmak!

Efendim bloglarda sörf yaparken bir yazının başlığı veya yazıya konan resim ilgimizi çeker ve hemen o yazıyı okumak için tıklarız. Yazı bizim için bir hayal kırıklığı olmamışsa, yazıyı yazan kişiye yazıdan aldığımız keyfi ve memnuniyeti bildirmek için yorum yazarız. Bu yorum yazı sahibini memnun eder ve daha güzel yazılara imza atmak için ona şevk verir.

“Tabi her zaman papaz yahni yemez” beğenmediğimiz yazılara da, beğenmediğimizi bildiririz.
Beğenmediğimizi belirttiğimiz yorumlar bazen yayınlanmaz ve yazı sahibi akıllı biri ise yorumu yayınlamaz ama yaptığının hata olduğunu kabul eder ve yorum yazan kişiye mesaj çeker veya konu üzerinde uzlaşma yolu arar.
Örnek: Der ki; “Sevgili üstadım, konu yanlış anlaşılmış buna sebep olduğum için özür dilerim. Hemen bahsettiğiniz yeri düzelttim veya düzelteceğim.”
Bu noktada polemik olmadan olay biter.
Fakat birde olayın bir başka yönü vardır. Kişi kendine gelen övgü ve hatta cıvık tarzda ki yorumları keyifle yayınlar…
Üstelik yazısında bir yanlışı varsa o yanlışa yorum cevaplarında da devam eder!
Tam bu sırada biri gelir ve pişmiş aşa su katar. Ona yaptığı yanlışı gösterir ve bundan rahatsızlık duyduğunu ima eder.
Haydaaaa!!
Hadi yazıyı silmek düzeltmek kolay da, gerile gerile yazdığı önceki yorum cevaplarını nasıl düzeltsin, nasıl silsin?
Tamam, insan ne kadar güvenilir olursa olsun ancak kendi sayfasında kontrol edebildiği yorum ve mesajlarını silebilir. Bir kere yazdı mı bir daha o yazılanlar ile oynayamaz ki!

Yazı sahibinin bu noktada yapacağı iki seçeneği vardır.
1- Yazının tık sayısını veya yorum sayısını arttırdığına bakmadan bu yazısın blogdan çekecek!
2- Ya da bu yorumu gönderen kişinin yorumunu yayınlamayıp onu yok sayacaktır.
Tabi yorum sahibi benim gibi ısrarcı olursa kişi yandı! :)

Şimdi yazısından vaz geçemeyen, yanlışından dönemeyen insanın yapacağı son seçenek kalıyor ortaya. Yorum gönderen kişinin kişiliği ile uğraşmak

Yazısında ki yorum sahiplerine daha da şirin görünüp biraz daha genelin hoşuna gidecek yazılarla veya tanıdık tanımadık ilgili ilgisiz herkesle yorum trafiğine girerek, insanları kendine çekmek ve tatlı sözlerle onların güvenini kazanmak.

Bu hareket ile oluşturduğu sanal gücü kendisini sorgulayan bir insanın üzerine rahatlıkla yönlendirebileceğini ve çok sesli koro eşliğinde kişiyi susturabileceğini düşünmektedir!

Ve hatta sanal güçlerin nerelerde odaklandığını görse o güçleri de, bir şekil de rakibinin üzerine çekmek için onları kullanmaktan geri kalmaz!

Fakat çakma kariyer sahiplerinin unuttuğu bir şey var! Kişilerin profillerine göre hareket etmek, insanı yanlışa düşürebilir. Ya kişi bir Sherlock Holmes hayranı ise?

Siz çeşitli yazı ve yorumlar ile tarafınızdan kandırılmış insanlardan veya sorgusuz sualsiz size tapan, beyinsiz cıvık insanlardan sanal bir güç elde ederken, kişi sizin şecerenizi çoktan üç boyutlu kopyalamıştır! Daha önce kimlere ne yazmışsınız, size karşı çıkan insanlara nasıl saldırmışsınız, hangi ruh haliyle günün hangi saatlerinde kimlere hangi kategorilere yorum yazmışsınız, blog yazılarınız, siyaset yazılarınız, cinsellik yazılarınız, hepsi tek tek okunmuş ve kopyalanmıştır. 2000 nin üzerinde mesaj ve yorumlar, bloglar vs.

Siz sağda solda size sanal destek veren insanların arasından çok sesli koro eşliğinde karşılıklı yazdıklarınıza “al gülüm ver gülüm” yorumlarınızla birbirinize cevap verirken, rakibinize de giydirme yapmaktan geri kalmazsınız (!) Siz pembe düşlerinizle bulutların üzerinde zafer naraları atarken, rakibinizin sizin her hareketinizi izleyip bilgileri depoladığının farkında olmazsınız. :))

Ansızın bir yazınıza veya başka birinin yazısının altına daha önce pervazsızca yazdığınız bir yorumun zıttı ile sizi yakalayan rakibinize cevap veremezsiniz! Sayfa sizin ise zaten ya blogunuzu çekersiniz ya yorumları yayınlamazsınız ama rakibiniz tam yerinde lafı "cuk" diye oturtmuştur. İşte o cuk-lama sizi kahreder verem olursunuz verem :)

Kişinin elinde sizin daha önce yaptığınız tonlarca kabahatler listesi vardır. Bunu fark ettiğiniz de önce kendi kişiliğiniz (!) ile yazdığınız, müdahale edebileceğiniz kanıtları yok etmeye kalkarsınız. Nedir onlar? Mesela polemik içeren blog yazılarınız... Hemen siliyorsunuz onları. Çünkü hem yazı da, hem yorumlar da kişi veya kişilere yazdığınız hakaret var.

Sonra en yakın arkadaşlarınızı arıyor ve onlara “size yazdığım şu şu yorumları siler misiniz” diye rica ediyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz Başka kimlikle yazdığınız yazıları siliyorsunuz.

Blogda kim başkasına yazdığı, başkasının sayfasında ki yorumları silebilir ki?

(Siz insanlara hakaret edeceksiniz ve sonra bir şekil de başkasının sayfasındaki bu yorumları sildireceksiniz bu hangi ruh haline ve anlayışa girer?)

Şayet blog yazanlarının her birinin dört kimlikle yazdığını düşünürsek, gerçek kimliği ile takma kimliğine yorum gönderebileceği gibi; takma kimliği ile gerçek kimliğine de yorum gönderebilir. Kişi bunu ne için yapar veya buna niye gerek duyar ki? Tabi ki kendine menfaat sağlamak için.

Hiç ilgi görmeyen saçma sapan polemik içeren bir yazı yazdığınız da da hemen casper kimlikler ile takma kimlikler devreye girer. Polemik yaptığınız kişiye vereceğiniz cevaplara uygun yorumları sağ cebinizden alıp sol cebinize atarsınız!

Kendinizi bu âlemin kralı sanırsınız. Sanki sizden başka akıllı yoktur! Şimdi takma, çakma, sahte kimliklerinizi ve o kimliklerle gönderdiğiniz yorumlarınızı ve yazılarınızı sildiniz. Konu komşuya rica edip onlarda ki kırıntıları da temizlettiniz. Şimdi rakibinizin link vereceği bir açığınızın kalmadığını düşünüyorsunuz! Öylemi.

Şimdi her şey kitabına uygun sizin için bu işleri yaparken polemikte yapmadınız temizlik bittiğine göre şimdi sanal gücünüzü ve cıvımışları peşinize takıp yeni kanunlar çıkarmak ve rakibinizi blogdan attırmak istiyorsunuz. Nasılsa bahar temizliği yaptınız, korkacak bir şeyiniz yok öyle değil mi?

Sanal gücünüz ve takma kimliğinizi konuşturuyorsunuz “Ay ayol ben bu saldırganlar yüzünden sayfamı sıfırladım neler çektim onlardan neler?” Tam bunlar için “Kuş ile İnek” yazım ideal.

Bir Allah'ın kulu da sormuyor (!) madem sayfanı sıfırladın ne bok arıyorsun polemik yazısında diye:)

Tabi bu arada padişahım çok yaşa diyenleriniz sizi yanlışa sürüklemeye devam ediyor bir iki dostunuz size bu işten vaz geçmenizi söylese de siz bu tatlı beladan vaz geçemiyorsunuz.

Malum kişinin aynı sayfada yazılarına sansür uygulandığı için memnunsunuz ama rakibinizin başka sitelerde yazması ve geniş bir ağa sahip olması da canınızı sıkıyor.

Sanki gerçekten kişisel bir problem varmış gibi rakibinizi yüz yüze görüşmeye çağırıyorsunuz bunu yaparken de önce hakaret edip "gelsene lan beyefendi " diyerek kabalığınızı, kibarlıkmış gibi veya erkeklikmiş gibi cümle âleme duyurmaya kalkıyorsunuz!

Muhatabınızın sizin bu çağrınızı muhatap almamasının seviyenize düşmeyecek kadar akıllı biri olduğu sizi korkutmaya devam edecektir! Siz bir taraftan "beni okuma, beni takip etme" diyeceksiniz, diğer taraftan rakibinize çemkirmeye devam edeceksiniz. Sonra da konu komşuya feryat’ı figan…

Rakibinizin yayınlamadığınız yorumlarının içinden işinize gelen bir yorumu yayınlayıp "bakın arkadaşlarım, sizden çok şey öğrendiğim blogdaşlarım bakın adamın biri size ne diyor" diyerek hedef göstererek, kendinize destek aramaya çalışmanız aslında sizin ne kadar çaresizlik içinde olduğunuzu göstermez mi?

Tabi hiç kimse sizin yüzünüze doğrudan söylemiyor ama dolaylı da olsa “bu duruma sizin yüzünüzden düştük otur artık kıçının üstüne” diyenler de çıkıyor tabi.

Eski köye yeni adetler getirmeye çalışmanızın da iki sebebi var aslında;
1-Tarafınızdan aldatılmış sanal gücünüz ile çok sesli koro eşliğinde rakibinizi blog’tan attırıp rahatlamak;
2-Yenilgiyi kabul etmeniz durumunda "bak adam nasıl seni madara etti " demesinler diye bir bahane ile kendinizi blog’tan attırmak! Birde iki de "ben bile olsam" demeniz bundan değil mi?

Öyle ya bunun için arka arkaya bir sürü kabahat işlemediniz mi?

Eski dostlarınız ufak ufak desteğini çekmeye başlayınca yeni yüzlere yönelmek istersiniz!
Rakibinizin seçme bir mesajını alıp siyasilerin duraklar da üst geçitler de dağıttıkları el ilanları gibi ilk defa, rastgele tıkladığınız sayfalara mesaj çekmeniz hangi ruh halinizde olduğunu göstermez mi?

Bunu yaparken bol kariyerli ve güzel üslup ve ahlaklı insanlara yönelmeniz çok planlı olduğunuzu gösterir ama unuttuğunuz bir şey vardır, halkın tercihi samimi insanlardan yanadır nitekim seçtiğiniz kişiler saf değildir ve sizin beklentinizin dışında cevap vermeleri sizi üzecektir.

Bugün Sayın Başbakanımızın başarısı samimiyetinden gelir. Muhalefet partilerinin başarısızlığı ise o asık suratlarının yanında hep Sayın Başbakanın kişiliğine saldırı yapmaları ve hep ondan şikayetçi olmaları sebebi iledir! Halk Başbakansız bir muhalefetin, muhalefet yapamayacağına inanmaktadır! O yüzden muhalefetin işsiz kalmaması için Başbakanı iktidarda tutmaya kararlıdırlar(!) :)) Şikayet onların ekmek kapısıdır, ne kadar çok şikayet ne kadar çok iftira atarlarsa Recep Tayyip Erdoğan iktidar da kalacak ve muhalefette işsiz kalmayacaktır! :))

Şimdi bunun konumuzla ne alakası var diye soran çıkabilir tabi :)) ama akıllı insanlar bir bağ kuracaktır muhtemelen… Biraz uzun oldu galiba özür dilerim. Saygılar efendim…


Benzer yazı ile devam edeceğim :))

M.Talip Girgin
Blogspotta yayınlanmıştır.

1 yorum:

  1. Talip Girgin bey, Sizinle sesli görüşebilmem için telefon numaranızı rica ediyorum. Benimki aşağıdadır, arayın, çaldırın, masraf size yazmasın ben sizi ararım. Telf:0 538 528 39 81 Yurdagül Alkan.

    YanıtlaSil