4 Eylül 2012 Salı

M.Talip Girgin Kimdir?


M.Talip Girgin 07.01.2007 tarihinden bu yana Milliyet Blog yazarıdır. Milliyet Blog; Milliyet com.tr nin bir uzantısıdır. Milliyet com. tr ise Milliyet gazetesinin internet haber sitesidir. Milliyet blog yazanları; Milliyet com.tr nin yayın ilkesine ve yayın anlayışına uygun (!) yazdıklarında; Milliyet com.tr bünyesinde köşe yazarı olarak yazabilmektedirler. Örnekleri mevcuttur. Ayrıca Milliyet Blog yazarlarının içinde profesyonel köşe yazarları ve profesyonel kitap yazarları azımsanmayacak kadar fazladır. 

M.Talip Girgin’in kendisine ait resmi olarak dört adet sitesi vardır. Bunlardan ikisi Haber sitesi bir tanesi blog sitesi bir tanesi de yaptığı iş ile alakalı tasarım aşamasında olan yeni bir sitedir. Milliyet Blog’un kendi yayın ilkesine uymayan, yayınlanmayan yazı ve yorumları ise; BEDAVA siteler aracılığı ile söz konusu muhataplarına cevap verir! Bu sitelerin içinde çok açık ve net açıklayıcı ifadeler vardır!

Milliyet com.tr yazarı olma yolunda, Milliyet gazetesinin ilke ve yayın anlayışına uymadığı için apoletlerini bilerek ve isteyerek kendisi söküp atmıştır (!) M.Talip Girgin hiç kimsenin değirmenine su taşımaz, taşıyanlarla da işi olmaz! Yaklaşık yirmi kadar amatör balıkçı sitelerinde ve bir o kadar da farklı sitelerde gönüllü olarak yazmaya devam ediyor. 

İsteyen herkes blog yazabilir tabi ama etki derecesini ve yerini editörler belirler. Köşe yazarı olmak hayal değildir.
Buyurun sizleri de bekleriz...
Cümleten rastgele... 

Bazı eski medya kırpıkları... 













22 Şubat 2012 Çarşamba

Kitap-ı sermaye üzerine, paparazzilik!


Efendim benim için manevi değeri çok yüksek olan üç adet yazımı, geliri Lösemili hastalarımıza bağışlanacağına inandığım için talep üzerine, talep edenlere verdim. Ancak bu niyetle Milliyet Blog yazarlarından talep edilen yazılar, izinsiz bir şekilde tekrar blog içerisinde oylamaya sunulmuştur. Bu benim hayatımda tasvip etmeyeceğim bir olaydı.

Neden diye soracak olursanız; burada mevcut gruplaşmaların olduğu bilinen bir gerçekken, yandaşlık, yoldaşlık, kankalık bariz şekilde kendini gösterirken (!) birbirleriyle hoşlaşan, koklaşan, yorumlaşan, tribünlerde çak-la-şan insanların yazıların tamamını okumadan bilimsel değil duygusal oy verecekleri su götürmez bir gerçekti!

Benim için çok değerli olan yazılarımı hiç kimse “izinsiz” olarak ortalık malı gibi çarşı pazar sunmamalıydı! İyi niyetliler diye sesimi ilk baştan çıkarmadım ama sonra baktım ki kazın ayağı öyle değil. Lösemili hastalar için istenilen yazılar... Sayın Yurdagül Hanım ile Bay Kanpak’ın egosunu tatmin eden bir kitap olarak eserlerimizin vücut bulduğu yetmediği gibi; Bay Kanpak’ın başka alanlarda da baskın çıkma gayretleri bardağı taşıran son damla oldu!

Kendisine ikinci yorumu mu gönderdiğimde bana” beni okumak zorunda değilsin” diyerek yorumlarımı yayınlamayacağını söyledi. Peki, ama neden? Çünkü kendisini, kendi sözleri ile şöyle bir Facebook deyimiyle dürtmüştüm. :) Benim huyumdur bu; önce insanı kendi sözüyle bir dürterim. Kişi o söze manidar bir cevap verirse adresini gösteririm! Tabi ki Bay Kanpak benden özür dileyeceğine M.Hacıoğlu’na yazdığı yorum cevabında şahsıma hakaret ederek, benim MB ta kendisinden daha kıdemli olduğumu bildiği halde; beni, çevremi yazıştığım onca insanı yok sayarak benimle hiçte yakışık almayan tarzda sokak ağzı ile dalaşmayı seçti.
İşin ilginç yanı Bay Kanpak’ın yazısı altına düşen yorumlar içimizdeki insanların acı bir portresiydi. Birine yaranmak için konunun ne olduğunu dahi sormadan gönül hoşlayıcı, canımlı, cicimli Beyciğim gibi yazılar bütün cazibesi ile (!) sev beni, okşa beni, hoşla beni, kopyala beni diye yalvarıyorlardı! Bende öyle yaptım zaten...

Kim bilir belki de benim “Hakkımda” Köşemin basitliğinin cazibesine kanan Bay Kanpak, kendisinin o parlak kariyer çıtası ve gözleri bağlı bu tribün desteği ile beni halt edeceğini düşündü! Bütün edebiyatçılar toplanmış hep bir ağızdan “ Bütün kızlar toplandık, toplandık, toplandık” şarkısını çalıyorlardı. Ama olmadı. :)) (Hesap o gün bugün tek tek soruluyor) :))  Bay Kanpak dediği gibi yorumlarımı yayınlamıyordu ama yorumlarımın içeriğine uygun bloglarını yazmaya seri olarak hakaretlere o üstün insan (!) kişiliği ile devam ediyordu.

Ne yaptı, ne etti kendi problemini kitap olayına taşıdı. Defalarca bunu yazmama rağmen Yurdagül Hanım ve birçok kişiye özel mesaj çekerek bunun doğru olmadığını söylememe rağmen kimse beni desteklemedi :)) Sağ olsun birçok kişi benim kitaba karşı çıktığımı sandı ve blog, blog üzerine beni yermek için adeta yarış yaptılar...

Bende bu arada boş durmuyor yedek Harddisk’ime bol bol yeni dosyalar açıyordum. İsimler çığ gibi büyüyordu. Yedek harddisk alıp PC ye monte ettim. Hakkımda yazı yazanı da o yazıya aleyhime yorum yazanı da dosyalarıma hapsettim.  Boş kaldıkça bana hakaret etmeyi seçen dost (!) larımızın, Dostluk, ilişkiler, inançlar ve siyaset yazılarını okuyup önemli bulduklarımı kopyaladım. Bana söyledikleri ağır sözlerden yola çıkarak, bende kendilerine o isimlerden oluşan dosyalar oluşturdum!:)) Tabi sadece bu kadarla yetinmedim... Bu dost (!) larımın tüm yorumlarını tüm mesajlarını gidenleri gelenleri tek tek kopyaladım.

Neler buldum şaşarsınız. Bir yazarımızın tam 150 tane Casper yorumcusu vardı :) bir yazarımız dört beş kimliği ile sürekli kendine duymak istediği yorumu yapıyor ve ona göre cevap veriyordu. Erkek kimliğine giren kadınları, kadın kılığına giren erkeleri... bir bayan okurumuza değişik kimlikler ile yapılan yorumlar, kurlar ve şaklabanlıklar...
Bay Kanpak’ın bu konuda dosyası bayağı kabarık! Zaten o da yazdığı saçma sapan yazılarını sile sile bir hal oldu garibim. !:)) Yurdagül Hanımın “Gülalkan” rumuzuyla yazarken, Bay Kanpak’ın bağ kur primlerini ödeme konusunu anlatması var ki, bu gün içine düştüğümüz durumu görünce acı acı onlar adına tebessüm ediyorum. :))
Susmanın altında, söylenemeyen bizim bilmediğimiz o yüzleşme davetlerinden arta kalan daha neler var kim bilir?
Yüce yaratana sığınırım..ne demişler “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste”  

“Peki, öyleyse” deyip beni zorladıkları için kitap üzerinde biriken olumsuz düşüncelerimi bir bir yazdım. Bu kez MB editörleri yazımı yayınlamadı. Bende bu yazılarımı başka yerlerde yazarak kamuoyuna duyurmak istedim. Öyle ki muhatapların yanlışlarını buldukça kopyalayıp güç kazandım! Ben sertleştikçe onlar tribünlere koşarak ortalığı ayağa kaldırdılar :)) Ve hatta Milliyet Blog varken neden yazılarımı başka yerlere taşıyormuşum diye beni yine ağır eleştirdiler. (Rahmetli M.M de aynı şikâyetleri yapardı) :)) Sanki Yönetim yayınlıyor da ben yayınlamıyorum. :))

Ben onların yanlışlarını sıralıyor ve özür dilemelerini istiyordum onlar ise benden özür dilemek yerine şahsıma her türlü hayvan faunasından yakıştırmalar yapıyorlardı! :) Başka da yapacakları bir şey yok çünkü ben belgelenmiş teyit edilmiş yazıları ve yorumları üzerinden konuşuyordum! İlave kattığım sadece süslemelerim... o kadar da olsun değil mi? Zafer kazanmış komutanım ben :)

Yetti gayri ama. Benden günah gitti. Üslubumu istedikleri dozaja çıkardım. Edebiyat dünyasına yeni bir “Neyzen Tevfik” yarattılar! Şimdilerde anlamayanlara anladıkları dilden cevaplarımı “İz peşinde”  sayfamdan veriyorum. Bazen de “Yazımız uygundur, doğrusu budur!” sayfamdan.... Tabi zaman zaman kişiye özel hazırladığım web sayfam veya forum sitelerimde vardır! Daha dün yazdığım yerlerin linklerini bir sayfaya topladım kırk sayısını geçmişti. Bir çok yerde yazıyor olmama rağmen muhataplarım benim için sadece agresif, (saldırgan), psikolojisi bozuk, falan filan diyorlar. :)) Onlara uyanlar da aynı telden çalıyorlar. Bu yüzden kitabı yazılacak bir konu ve belge var elimde. Aklı olan adam sorar değil mi, “baylar bayanlar size niçin saldırıyorlar?” diye :)) Ama kimsenin böyle bir derdi yok maşallah.

Blogumuz evlere şenlik ha dostlar !

Ben öykümü "lösemili çocuklara yardım" talebi üzerine verdim. Sayın Yurdagül Hanım ve Bay Kanpak kendi egolarını tatmin etsin diye değil! Bu nedenle işin başında bize yalan söylenmiştir! Yok, lösemili vakfı olmadı Tema’ya gittik, yok orası da olmadı “Anadolu’dan seçme öyküler” adı altında kitabı çıkarttık gibi mazeretler beni- bizi bağlamaz. Bu yüzden hakkımı lösemili hastalar adına kesinlikle helal etmiyorum!

Günlerce kasıtlı (İtirafları var) olarak bu konunun polemiğini yaptılar.. Nispet olsun diye karşılıklı; Bay Kanpak ve Yurdagül Hanımın yazışmalarını ve şovlarını izledik! Ne çabuk unutuldu? Yeniden kuracağım yeni sitemde (!) tüm arşivimi "yorum arasında atıfta bulunanlara" öğreti olsun diye yayına vereceğim.

Anlamamakta ısrar edenlere "" de o güzel öğretici üslubumla gereken bilgiyi vermekten zevk duyarım! Bay Kanpak 13.02.2012 tarihli yazısında Yurdagül Hanım için "sinsi" ifadesini kullanmış ve ikimizin arasını onun açtığını beyan etmişti! Ben Yurdagül Hanımın yazısına yorum yazıp, buna dikkat çekince o yazı uçtu! Yazı yazmak beceri ve sorumluluk ister. Yazıya şehirler arası yolculukta verilen ihtiyaç molası gözüyle bakamazsınız!

Öyle bile olsa sifonu çekecek ve geride hiçbir pislik bırakmayacaksınız kardeşim, temizlik imanın şartlarındandır! Sifonu çekmezseniz S.ç,t.n,z mk etrafı kokutur. Şimdi kalkıp, biriniz evliya, biriniz melek rolüne bürünmeyin! Yazdıklarınız ve yaptıklarınız ortada... “Söz uçar yazı kalır.” O zaman, da olduğu gibi bu gün de konunun özünü bilmeden veya öğrenmekten kaçan destek kuvvetler yine “Heeeyt ülen” muhabbeti yapıyorlar! :))

Nispet için yazdığınız yazılarınızda, attığınız kahkahaları halen duyuyorum! Ya siz, benim şimdi attığım kahkahaları duyuyor musunuz? Allah aşkına kimi ne ile itham ettiysem doğru çıkmadı mı? Kime dokunduysam ses gelmedi mi? Nerede haksızlık var? Nerede yanlış var? Görebildiğime yetiştim! Sırada olanlarda var! Ama her defasında suçlular; kendine inanan gerzeklerin desteği sayesinde baskın çıkmaya çalışıyorlar ve çalıştılar. Peki, ben tınladım mı? Hayır!
Ne kadar yoldan çıkmış insan varsa dikkat etsinler! Ya bu doğru yola girecekler, ya bu yolda, sırtlarında taşıdıkları vebalin altında ezilecekler!
M.Talip Girgin

6 Haziran 2011 Pazartesi

MADURUM BEN!

Mizah:
Merhaba:  Duyduğuma göre tinerci grubunuzla bizim toplantımıza gelmeyi düşünüyormuşsunuz. Özellikle davet edilmeden alelacele tabakhaneye mok yetiştirir gibi sizde o toplantıya katılacağınızı beyan ediyorsunuz. Bilmenizi isterim ki bu karar sadece benim görüşüm değil, diğer arkadaşlarımızla aldığımız ortak kararımızdır. Sizi o toplantıda görmek istemiyoruz. Umarım sizde saygılı davranır o toplantıya katılmazsınız. Neden niçin diye sorgulamaya kalkmayın kodum mu oturturum bilmiş olun!
Zira sizi davet etmememizin nedenini gayet açık biliyorsunuz. Bu uyarıyı inşallah dikkate alırsınız. Yoksa bu toplantıda gardımızı alıp size gününüzü göstereceğiz bilginize... Müstearlar: Rambo Zeyno, Amazon kraliçesi Zeyna,

Cevap: Ayol ben Annemden korkarım, tanışmadığım insanlarla eğlenceye filan gitmem ben! Komşum Mehmet emmi de yok, elimden tutsun. DR. Erol Bey de yok, nabzımı ölçsün (!) boşuna çağırmayın) "KISMETSE GÖRÜŞÜRÜZ" dedim ya; yani NEZAKETLE GELEMEYECEĞİM notu düşmüşken, yazdığımı istediğiniz şekilde düşünerek (uluorta yazarak) tavır koymanızın kendi algı ve psikolojik probleminiz olduğunu yazmak zorunda kaldım. Kusura bakmayın hanımlar...
NİCK: MADURUM BEN!

Kısmetse Görüşürüz” Demek; yani hakikatten MADURUM BEN’İN dediği gibi “NEZAKETLE GELEMEYECEĞİM” demek midir diye, gugulata da bir araştırma yaptım. Ve “KISMETSE GÖRÜŞÜRÜZ” ne anlama geliyor diye arattırdım. İşte bulduğum sonuçlar... ve tırnak içinde “MADURUM BEN”İN dediği gibi düşünürsek yazılanların ne anlam ifade ettiği!

- Hepinize, iyi bayramlar dilerim. Bayramdan sonra kısmetse görüşürüz.( kısmetse görüşmeyiz)

- Başkanım Eskişehir’den toplu halde geleceğiz İnşallah görüşürüz (İnşallah görüşmeyiz)

-Benim de ablam Ümraniye' de. Haziran gibi de benimle görüşürsün inşallah (görüşmezsin inşallah)

-İnşallah canım benim, görüşürüz kısmetse kaydirigubbakcemile2 (görüşmeyiz kısmetse)

- Senin avlak bölgeleri için verdiğin tavsiyelerine harfiyen uyucam Sende orada olursan tekrar görüşürüz Kısmetse (tekrar görüşmeyiz kısmetse)

-merhaba çıkmadan bakayım dedim eşimi zor ikna ettim kısmetse görüşürüz orada...(kısmetse görüşmeyiz orada)

Kısmetse görüşürüz demek güya olumsuzlukmuş yani gelemeyeceğim demenin nezaketlisiymiş! Ha ha ha. Güldürme beni...

Hasssstr oradan dümbük, Kıvırma; “seni aramızda istemiyoruz” diyorlar sen masal anlatıyorsun!

Kısmetse yüz yüze görüşürüz o zaman!

Sen nasıl anlarsan anla yani :))

27 Ocak 2011 Perşembe

Şahsa Özel Nasihat!

Len sen ne aşağılık adamsın? Fazla tık almak için tıklatmadığın bir yerin kaldı mı? Sen de hiç insanlık yok mu? Sen insan evladı değilmisin? Millet taziye yazıyor sen o sapık, bir şey ifade etmeyen atıklarını milletin gözüne sokuyorsun. O nasıl başlık öyle. "Blogta ...s" demek ne demek? Sen bunu kaç kişiyle yaptın mendebur herif. Senin cinsin üç seçenekli olmalı! Kitabı olan kitapsızın tekisin (!) Allah belanı versin adi şey..!
Yazında genelleme yaptığın için bunları sana şahsım adına yazıyorum. İnsanların öfkelerinden zevk aldığını biliyorum! Bu sapıklığının başka boyutu olmalı. Aklı kç kaçmış şer.... pzvk! SAYGILAR...

Not: Zaman zaman ağzımı bozmak zorunda bırakıldığım için muhatabım veya muhataplarım hariç tüm okuyuculardan çok çok özür dilerim. Yukarıdaki söz konusu kişi binlerce insanı itham eden ve herkesi ilgilendiren bir kategoride "Blogta ...s" adlı bir yazı ve başlık kullanmıştır. Bu yazı kendisine cevap niteliğinde yazılmış ve link bir başka yazımın içinde okuması için verilmiştir. Tüm aklı selim dostlardan bu konu için verdiğim rahatsızlıktan dolayı tekrar özür dilerim.

Şayet o yazının orada yayınlanmasına izin verilmemiş olsaydı bu yazı da vücuda gelmeyecekti! Demek ki neymiş? Yorumlarımıza ambargo uygulayan idare bu tür blogların burada yayınlanmasına izin vermiyecek veya kategorisini değiştirecekmiş!
Saygılarımla....

15 Aralık 2010 Çarşamba

Hey Geri Zekalı!

Sen şizofrenik, aptal, geri zekâlı, sapık ruhlu, birisin. Hayal dünyada başka başka kişiliklere giriyor, bazen bir kadın oluyorsun bazen bir dönme; bazen erkekliğe yakışmayacak bir karakter. Ruh halin berbat, birbirine uymayan iki çarpık paragraf yazıyorsun, kendini bi bk sanıyorsun! Senin sapık ruh halin hiç kimseyi ilgilendirmiyor. Yalnız kalmış bir zavallısın. Kimin ne yaptığı ne yazdığı seni neden ilgilendiriyor bu kadar? Kategori (blog) manyağı olmuşsun. Senden başka bir iki manyak daha var kendini bir bk sanan. Siz söz konusu sitenin yüz karası sapık ruhlu psikopatlarısınız. Dün, ben senin başka başka kimliklerle yazdığını (!) söylerken sen bunu inkâr ediyordun! Oysa bugün benim iddia ettiğimi sen İtiraf ediyorsun aptal herif! Madem itiraf edecektin niye inkar edip kç nı paraladın? Tuzu kuru maymun. Reklam manyağı oldun da ne oldu. Sen busun işte boş makara! Boş kafa! Sensin o sen; sen kendini iyi bilirsin genelde hep seni anlatırım (!) seni çok severim bilirsin!!!

Not: Bu yazıyı neden yazdım biliyormusun? Bu hakaretleri bu adi kelimeleri; sırf kaşındığın için! Bir hata yaptın özür dilemektense habire kendini haklı çıkarmaya çalıyorsun. Bugün yazdığın hedefine ulaşmamış ise hemen siliyorsun! Sana yalakalık yapanlar bile senin kuyruk acını hafifletemiyor! Öyle berbat bir ruh halindesin ki, sürekli yazdıklarınla çelişiyorsun. Bunu yüzene vurduklarında yazdıklarını güncelliği kalmadı diye siliyorsun. Oysa benim senin hakkında yazdıklarım sürekli güncelliğini koruyor. Çünkü aptallıkların sürekli devam ediyor. Birkaç mektepli yalakan var ve aranızdaki bu güçlü bağlantıyı anlayamadım (!) tahminimden öte duygusal bir ilişkiniz olabilir mi? Neden hep aynı kişiler... yazı diye yazdığın dışkıların altında toplanıyor?

Bak, Kösem Sultana demiştim değil mi? Sen bu şizofrenin gerçek yüzünü gördüğünde o zaman beni anlayacaksın! Şimdi beni anlamış olmalı ki  bu salak yazılarına yorum yazmayı veya körü körüne sana destek olmayı bırakmış.
Hoş, gerçi onunda senden bir farkı yok ya; olsaydı benim ne söylediğimi zamanında iyi anlar o da senin gibi dışkılarını milletin gözüne sokmazdı! 
Altmış yaşına gelmiş bunak sultan!

Millet sizden ilgi ve alakasını kestiği zaman siz hemen polemik çıkaracak yazılarla ortaya çıkıyorsunuz. Tıpkı yılbaşı dansözü gibisiniz sayın bayım pöh gerçekten çok pis kokuyorsun pöh pöh.

İşte böyle sayın Bayım; Ne zaman benimle ilgili ufacık bir ima görürsem buradan cevabını alırsın. Eski defterleri karıştırma işine bak. Eski defterlerde senin adiliğin var ve defalarca gün yüzüne çıkardım bana cevap veremedin. Maymunun tekisin sana yazdıklarımı yayınlasaydın buraya yazmazdım. Yazdıklarımı yayınlamadan, yazılarım üzerindenyazı yazmana göz mü yumacaktım? Senin nasıl sapık duygular içinde olduğunu daha önce "AS" rumuzla yazdığın yazılardan biliyorum.

Artı başka kimliklerle kendine yorum yazıp insanları yönlendirdiğini biliyorum sen hakikatten hastasın başkasına değil kendine doktor bul emi adi kardeşim çavvv.

3 Kasım 2010 Çarşamba

Hep ben!

Resim: internet anonim ortam

Politika, para bilimi, işletme ve turizm lisans eğitimimden sonra 1985 ten 2010 yılına kadar 25 yıllık faal iş hayatımda. İş makinelerdeki egzoz bilyesi ses sorunlarını gidermek ve yine iş makineleri üzerindeki verim kaybını azaltma üzerine özel bir şirkette bölge müfettişliği yaptım. Petrol alanında, petrol tankerlerinin genç mühendislerimizin zaaflarından faydalanarak tanker boru hatlarını yanlış yere döşeyenlerin başına, bölgesel büyük şef oldum.

Arazilerdeki çalışmalarda bizzat, dozer, kepçe, greyder, silindir iş makineleri kombinasyonu sonucu ortaya çıkan oto yolların dayanıklılığı ve akıcılığını kontrol ve yollar üzerine yapılan menfezlerin, heyelan bölgelerindeki yapımları sırasında, yer değiştirmesini önlemek için zemin çalışmalarını yerinde inceleyen bilimin temsilcilerinin kontrol müfettişliğini yaptım.

Projeye uygunluğunu kontrol eden şef, amir ve mühendislerin; demirci ve ahşapçıların yani kalıpçıların yaptıkları işi kontrol edenleri kontrol ettim!

Birçok teknik başarılara imza atmış biri olarak, peşimde koşan büyük firmalara büyük transfer ücretleri karşılığında; bölgesel verimliliği arttırma mücadelesi kapsamında büyük şef, müfettiş, müdür, yönetici, danışman görevlerinde bulundum.

Karadeniz ve Marmara denizindeki balıkların geliş geçişi sırasındaki izleyecekleri yol haritasını ilk defa çizerek, yazarak ve hatta belgesel video çekimi olarak hazırlayıp ulaştırma bakanlığına ben sundum! Balıkların Marmara balıkçılarına yakalanmadan geçişleri ile Türkiye’deki balık popülâsyonun korunmasına ben yardımcı oldum!

1979 senesinde İspanyadan gelen kültür elçilerinin benzinleri bittiğinde onlara Çobançeşme BP den benzini ben temin ettim!

1995 yılında Almanya, İngiltere, İtalya ve ABD den gelen yatırımcıları Avcılar köyünün balta girmemiş ormanlarında safariye ben götürdüm. (Av yerine kola kutusu vurdular :) )

Yine 1978 yılında ıssız bir yerde mahsur kalan bir Alman bayan turistin başına kötü bir şey gelmesin diye en yakın askeriyeden benzin alıp memleketine ben uğurladım!

İlk defa Marmara’da Kalkan balığını ben tuttum, Boncuk Ali'ye yeşil kurtları çıkarırken, mamun tutmasını ben öğrettim. Celal ağabeye karikatür çizmesini, Hasan Basri’ye balık pişirmesini, ben öğrettim! Her taşın altında ben! Ben, ben, ben, ben ben,

Eee Yersen!



Resim: internet anonim ortam






İmalat Sektörü!

Geçenlerde “domates gaza geldi” demiş ve bir yazı yazmıştım. Sanki domates başına geleceğini bildiği için günler öncesinden bize erotik bir poz vermişti! Şimdi adamın biri eski defterleri kurcalamaya başladı; aklı kuyruğunda kalmış olmalı. Hani kuyruk derken bu muhabbeti de açmak lazım aslında. Daha önce başka bir köşemde başkaları için yazmıştım ama burada da benzer bir konu gördüğüm için şu kuyruk muhabbetinin linkini size verip işin aslını oradan öğrenmenizi sağlamam çok yerinde olacaktır. Buradan lütfen ( Konu başlığı “Domuzlar Şehre indi Çakallar Sohbete Geldi!” )
Orada sahte kimlikten kastım yazıların altına sahte kimlikle gelen ama aslında kim olduğunu bildiğim şahıslardır. Bunlar olmadık zamanda, olmadık yazının altına çıkagelirler ve ben bu yüzden onları… (linkte) benzetirim.
Şimdi domates erotik poz verirde, yüz bulmuş astar isteyen, kendini fasulye gibi nimetten sanan her fırsatta kendini dev aynasında gören birinin poposu kalkmaz mı?
Kalkar tabi! Ama bakın resme; bu vatandaş altın yumurtlayan tavuk misali, seri imalata geçmiş (!) Bir takım sorgulama yeteneği olmayan zerzevatlar bu şahsın çıktıları ile ne güzel eğleniyorlar. Bir yiyen bir daha sıraya giriyor.
Adamda öyle meziyetler var ki say say bitmiyor azizim :) Bizim potansiyelimiz sınırlı; Demirkapı, Kumkapı, Yenikapı, Bahçekapı, (Tarlakapı, Şirinkapı oha ufak atta civcivler yesin derler buna) Ferforje kapı vs.

Gönül hoşluğu, kapı boşluğu, pencere kolu, merdiven boyu, hürmet ve güzellik ile…

Her ne kadar, konu ortaya yazılmışsa bile (!) :) Eminim mesajımı alması gerekenler almıştır. Bu münferit yaratık rahat durmayıp üç kere yazıp üçbuçuk kere vaz geçtiğini beyan etse bile (!) sırt ağrıları çekmekte, sırtı kaşınmakta, bitleri ağır basmaktadır. Bitlinin tekidir, ağır teke gibi kokusu ekranın içinden dışa vuruyor. Münferit kişinin, münferit toplantılarda sırf kekleyebileceği dişi avına çıktığı, yanındaki aynı zihniyetteki saplar ile kibarlık taslayarak maymunlaştıklarının videosu tarafımdan kopyalanmış, ibreti âlem için bankadaki özel kasamda saklanmaktadır.
“Herkes yanındakini iyi tanısın” yazımın başrol oyuncularıdır bu tipler. Bunlar adamı yazarçizer takımı içinde şöhret ederler. Bunların suratına bir kez baksam on iki bölüm dizi yazarım. Bir tarafta sapsız gelmiş damlar, diğer tarafta damsız gelmiş saplar! Bunun adı “dostluk” öylemi? Ne kadar dost canlısı olduğunuzu, yazdığınız ipe sapa gelmez yazılardan anlaşılıyor zaten TAŞ KAFA!