3 Kasım 2010 Çarşamba

Hep ben!

Resim: internet anonim ortam

Politika, para bilimi, işletme ve turizm lisans eğitimimden sonra 1985 ten 2010 yılına kadar 25 yıllık faal iş hayatımda. İş makinelerdeki egzoz bilyesi ses sorunlarını gidermek ve yine iş makineleri üzerindeki verim kaybını azaltma üzerine özel bir şirkette bölge müfettişliği yaptım. Petrol alanında, petrol tankerlerinin genç mühendislerimizin zaaflarından faydalanarak tanker boru hatlarını yanlış yere döşeyenlerin başına, bölgesel büyük şef oldum.

Arazilerdeki çalışmalarda bizzat, dozer, kepçe, greyder, silindir iş makineleri kombinasyonu sonucu ortaya çıkan oto yolların dayanıklılığı ve akıcılığını kontrol ve yollar üzerine yapılan menfezlerin, heyelan bölgelerindeki yapımları sırasında, yer değiştirmesini önlemek için zemin çalışmalarını yerinde inceleyen bilimin temsilcilerinin kontrol müfettişliğini yaptım.

Projeye uygunluğunu kontrol eden şef, amir ve mühendislerin; demirci ve ahşapçıların yani kalıpçıların yaptıkları işi kontrol edenleri kontrol ettim!

Birçok teknik başarılara imza atmış biri olarak, peşimde koşan büyük firmalara büyük transfer ücretleri karşılığında; bölgesel verimliliği arttırma mücadelesi kapsamında büyük şef, müfettiş, müdür, yönetici, danışman görevlerinde bulundum.

Karadeniz ve Marmara denizindeki balıkların geliş geçişi sırasındaki izleyecekleri yol haritasını ilk defa çizerek, yazarak ve hatta belgesel video çekimi olarak hazırlayıp ulaştırma bakanlığına ben sundum! Balıkların Marmara balıkçılarına yakalanmadan geçişleri ile Türkiye’deki balık popülâsyonun korunmasına ben yardımcı oldum!

1979 senesinde İspanyadan gelen kültür elçilerinin benzinleri bittiğinde onlara Çobançeşme BP den benzini ben temin ettim!

1995 yılında Almanya, İngiltere, İtalya ve ABD den gelen yatırımcıları Avcılar köyünün balta girmemiş ormanlarında safariye ben götürdüm. (Av yerine kola kutusu vurdular :) )

Yine 1978 yılında ıssız bir yerde mahsur kalan bir Alman bayan turistin başına kötü bir şey gelmesin diye en yakın askeriyeden benzin alıp memleketine ben uğurladım!

İlk defa Marmara’da Kalkan balığını ben tuttum, Boncuk Ali'ye yeşil kurtları çıkarırken, mamun tutmasını ben öğrettim. Celal ağabeye karikatür çizmesini, Hasan Basri’ye balık pişirmesini, ben öğrettim! Her taşın altında ben! Ben, ben, ben, ben ben,

Eee Yersen!



Resim: internet anonim ortam






İmalat Sektörü!

Geçenlerde “domates gaza geldi” demiş ve bir yazı yazmıştım. Sanki domates başına geleceğini bildiği için günler öncesinden bize erotik bir poz vermişti! Şimdi adamın biri eski defterleri kurcalamaya başladı; aklı kuyruğunda kalmış olmalı. Hani kuyruk derken bu muhabbeti de açmak lazım aslında. Daha önce başka bir köşemde başkaları için yazmıştım ama burada da benzer bir konu gördüğüm için şu kuyruk muhabbetinin linkini size verip işin aslını oradan öğrenmenizi sağlamam çok yerinde olacaktır. Buradan lütfen ( Konu başlığı “Domuzlar Şehre indi Çakallar Sohbete Geldi!” )
Orada sahte kimlikten kastım yazıların altına sahte kimlikle gelen ama aslında kim olduğunu bildiğim şahıslardır. Bunlar olmadık zamanda, olmadık yazının altına çıkagelirler ve ben bu yüzden onları… (linkte) benzetirim.
Şimdi domates erotik poz verirde, yüz bulmuş astar isteyen, kendini fasulye gibi nimetten sanan her fırsatta kendini dev aynasında gören birinin poposu kalkmaz mı?
Kalkar tabi! Ama bakın resme; bu vatandaş altın yumurtlayan tavuk misali, seri imalata geçmiş (!) Bir takım sorgulama yeteneği olmayan zerzevatlar bu şahsın çıktıları ile ne güzel eğleniyorlar. Bir yiyen bir daha sıraya giriyor.
Adamda öyle meziyetler var ki say say bitmiyor azizim :) Bizim potansiyelimiz sınırlı; Demirkapı, Kumkapı, Yenikapı, Bahçekapı, (Tarlakapı, Şirinkapı oha ufak atta civcivler yesin derler buna) Ferforje kapı vs.

Gönül hoşluğu, kapı boşluğu, pencere kolu, merdiven boyu, hürmet ve güzellik ile…

Her ne kadar, konu ortaya yazılmışsa bile (!) :) Eminim mesajımı alması gerekenler almıştır. Bu münferit yaratık rahat durmayıp üç kere yazıp üçbuçuk kere vaz geçtiğini beyan etse bile (!) sırt ağrıları çekmekte, sırtı kaşınmakta, bitleri ağır basmaktadır. Bitlinin tekidir, ağır teke gibi kokusu ekranın içinden dışa vuruyor. Münferit kişinin, münferit toplantılarda sırf kekleyebileceği dişi avına çıktığı, yanındaki aynı zihniyetteki saplar ile kibarlık taslayarak maymunlaştıklarının videosu tarafımdan kopyalanmış, ibreti âlem için bankadaki özel kasamda saklanmaktadır.
“Herkes yanındakini iyi tanısın” yazımın başrol oyuncularıdır bu tipler. Bunlar adamı yazarçizer takımı içinde şöhret ederler. Bunların suratına bir kez baksam on iki bölüm dizi yazarım. Bir tarafta sapsız gelmiş damlar, diğer tarafta damsız gelmiş saplar! Bunun adı “dostluk” öylemi? Ne kadar dost canlısı olduğunuzu, yazdığınız ipe sapa gelmez yazılardan anlaşılıyor zaten TAŞ KAFA!